Monday, April 16, 2007

DİN Mİ, VATAN MI?

Üzgündüm dün; tarihimizin en önemli olaylarından birine katılamamıştım sağlık nedeni ile ama yüreğim orada kalmıştı. Yüzbinler, aba altından sopa göstermelere, yıldırmalara, basının taraflılığına aldırmadan akın etti Ankara’ya.

Dua ettim; inşallah kimsenin kılına zarar gelmez diye. Nitekim öyle oldu. Bu durum herkes için çok olumlu bir sonuçtur. Aksi olsaydı bu ülkenin Irak’tan farkı kalmazdı.

“Madem ki gidemiyorum bari buradan bir şeyler yapayım” dedim. Ne yazık ki TV kanallarından sadece KanalTurk gösteriyordu canlı yayın olarak. Ben de bu kanalı izleme ihtimali olmayanlara cep telefonumdan mesaj atıp kanalı izlemelerini istedim. İlk tepki iktidar partisi destekçisi kuzenimden geldi. Beklediğim gibi... Neden izlemesini istemişim? CHP daha mı iyiymiş?!

İşte sorun burada. Ne yazık ki bir grup olayı sadece solcuların düzenlediği bir eylem gibi görüyor. Şu andaki durumdan rahatsız olan daha geniş bir kitle olmasına rağmen bu mitingi bir vatan kurtarma eylemi değil de solcu ve dolayısı ile modern!! halkın girişimi olarak gördüklerinden sessiz kaldılar.

Dünkü mitingde amaç neydi; halkı emperyalizme karşı uyarmak. Yoksa bazı kesimlerin sandığı gibi, Islamiyete, dine karşı yapılmış bir başkaldırı değildir. Bizi şu ana zaten bu zihniyet getirmiştir. “Din elden gidiyor!” feryatları ile, vatanımızı ileri götürmek yerine, hilafeti geri getirme kaygısına düşenlerdir bu durumun sorumluluları. Dış mihraklarca yaratılan din ve mezhep kavgalarına kananlardır bunların sorumlusu. Din hür kişinin hür vicdanındadır. Bu nedenledir ki Atatürk din ve devlet işlerinin ayrılmasını şart koşmuştur. Laiklik budur, dinsizlik değildir. Kimseye dinini ifa etmede zorluk çıkarılmamıştır. Kaç tane camii kapatılmıştır Türkiye’de? Bildiğim kadarı ile hiç! Tam tersine rakamlar göstermektedir ki ülkemizde okul ve hastane yokken veya bu kurumlar bakımsızlıktan çürürken, vatandaşın bağışları ile camilerin sayısı hızla artmaktadır. Üstelik de cemaati olmayan camiiler. Niye? Çünkü cemaat de bölünmüş. Kimse kimsenin camiisinde ibadet etmek istemiyor, kendi camiisini yapıyor. Kendi dindaşına ibadet edilecek yer konusunda bile hoşgörülü olamayan bu insanlar birbirlerine Müslümanlık ve cennetlik insan konusunda fetva veriyor. Nefsine söz geçiremeyenler başkalarına söz geçiriyorlar. Onalr da o sözleri dinliyorlar ya!

Okuma yazma bilen herkes Kur-an’ı açıp okuyarak dinini öğrenebilir. Din birilerinin koyduğu kurallara ve yorumlarına göre olmaz. Kuralı koyan koymuş. Açar okur öğrenirsin. Tabii o kadarlık eğitimin varsa. Neden görülmez ki Müslümanların eğitimsiz olması bir tesadüf değildir. Aramıza sızmış olan, kendini iyi Müslüman göstererek İslamiyeti çarpıtmış olanları biliyoruz. Araplara Vahabi mezhebini kurup kabul ettirenler nelere muktedir değillerdir? Müslümanlar eğitimsiz kaldıkları ve özellikle kadınlarını eğitmedikleri sürece terörist damgasını yemeye ve başkalarının kışkırtmalarına kanmaya mahkumdurlar.

Kendini başkasının güdümüne bırakmak Allah’ın verdiği akla ve indirdiği kitaba hakarettir. O kitap, yaşayanlar nasıl ahlaklı olunacağını öğrensin diye indirilmiştir, yoksa bazı uyanıklar onu kullanarak başkalarını yönetsin diye değil. Dinini başkalarının eline birakanların, vatanlarını başkalarının eline bırakması bu durumda pek de şaşırtıcı olmuyor. Farklı yorumlar varsa hoşgörü gerekir. Ben cehennemliksem bu benim sorunumdur, başkasını ilgilendirmez. Kimse davranışına dini sebep göstermesin. Allah kimsenin eline vekalet vermemiş “git benim adima hareket et” diye.

Özellikle yurt dışında yaşayan bizlerin gözüne gözüne sokuluyor ki bu iktidar ne yazık ki güdümlüdür. İktidardaki şahısların iyi niyetine bir şey demek hakkım yoktur. Tanımam etmem, ama dış mihrakların güdümünde olduklarını görmemek için ya cahil ya da vurdumduymaz olmak lazım.

Öğrendim ki Fazilet Particiler de iktidarın Amerika ve AB güdümünde olduğunu düşünüyor ve Fethullah Gülen’e ABD ajanı gözü ile bakıyorlar. Peki onlardan bu eyleme katılan oldu mu? Bildiğim kadarı ile hayır. Nedeni ise yukarıda anlattıklarım. Onlar Müslüman, diğerleri değil. İşte yine görülüyor ki, İslamiyet başörtüsüne indirgenerek Müslüman toplum bölünmüştür.

Bizi bölen din. Peki hangi din? Bölünen kişilerin hepsinin dahil olduğu, aynı din. Bundan daha trajikomik bir durum düşünülebilir mi? Vatan yok din var! Sanki olmayan vatanda dinlerini ifa edebileceklermiş gibi. Sanki iman insanın kendi hür vicdanında şekil bulup yaşayamazmış da hep toplu halde ve aynı şeklide ibadet edilmeliymiş gibi.

Uyanın baylar, bayanlar! Uyanın! Mesele din meselesi değil, vatan meselesidir. Vatan elden gidiyor haberiniz yok! Neden bu iktidardan öncekileri ABD ve AB desteklemedi de dinci yaklaşımı bu kadar bariz olan bir iktidari destekliyor? “Ilımlı oldukları için” demeyin bana sakın. Hiç bir siyasi tecrübesi olmayan bu insanlar ya iyi niyetlerinin kurbanı oluyorlar ya da bilerek vatanlarını satıyorlar.

Bence Türkiye’de İslami bir yönetim destekleniyor ki ileride “İslami tehdit var!” nidaları ile aynen Irak’ı işgal edebildikleri gibi bizi de işgal edebilsinler. Onlara bir mazeret lazım. Biz de bu mazereti yılardır işlenmiş bir tezgahta, güzelce ellerine veriyoruz. Dinini doğru dürüst bilmeyen din düşmanları ve yine dinini yanlış yorumlayan (ya da yorumlayanı dinleyen) aşırı İslamcılar sorumludur bu işten. Herkes oyuna geldi ve oyunu aynen istendiği gibi oynadı.

Baksanıza demokratik basınımıza! Böylesine önemli bir olayı görmezden gelmeye ve bastırmaya çalıştı. İnanılır gibi değil. Bir zamanlar “irtica geliyor” diye feryatlar atan bu basına ne oldu da birden hepsi dindar kesildi? Nedir onların ceplerini dolduran (imandan olamaz bu)? Neden böylesine önemli bir eylemi göstermediler? Herhalde onlara da bu eylemin küçük bir sayıyla sınırlı kalacağı bildirildi ki onlar da kayda değer bir kalabalık yok diye önemsemediler, çünkü onlar ancak çoğunluğa ses verirler. Rüzgarın estiği yöne dönerler. Onlara yarayacak kokuyu getiren yöne… Ben Türk basınına çoktandır güvenmiyordum, artık hic güvenmiyorum. Bu basın, bir kaç köşe yazarı haricinde özgür ve tarafsız bir basın değildir ve ne yazık ki ülkemin hayrını gözetmemektedir.

Dün eylemi küçümseyen basın bugün geniş yer vermiş. Neden mi? Çünkü sayının büyük olduğunu gördüler. Rüzgarın başka yönden esme ihtimali olduğunu gördüler ve “çok geçmeden yalakalık yapalım” diyorlar. “Bu kişiler iktidarı kaybederse ortada kalmayalım” telaşındalar. Bir de okuyucuları ve izleyicilerinden fırça yediler. Medya da artık uyansın. Karşılarında uyutabilecekleri bir halk yoktur. Bizi düdüklenecek ve güdülecek bir kitle olarak görmekten vazgeçmeleri bizim elimizde. Bir kaç gün TV kapatma veya gazete almama eylemi yapılsın, bakalım patron kimmiş.

Artık uyuyanların çoğu uyandı gibi görünüyor. Şimdi birlik olma, höşgörü zamanıdır. Bizi bölmeye çalışanları görme, tanıma zamanıdır.

Ümran Altunkaya
15 Nisan 2007
Istanbul