Sunday, June 24, 2007

Ingiliz parlemeterin gözü ile AB'nin Türkiye'ye bakışı

Bir Ingiliz muhazafakar parti milletvekilinin Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesiyle ilgili yorumlarini sizlerle paylaşmak üzere Türkçe’ye çevirdim. Ingilizcesi de metnin sonundadır.

Umarım bazılarımızın anlatmak için kendini parçaladığı gerçekleri bir yabancı parlementerin ağzından okumak fayda edecektir. Bırakalım artık bu sonu hüsran olacak rüyayı. Kendimize daha akılcı, daha sağlam yollar bulalım, eğer derdimiz bir birliğe dahil olmaksa. Bizi isteyen, bizi yücelten ülkelere yanaşalım. Ya da tek başımıza olalım. Zaten tek başımızayız ve çok başına olmak istediklerimiz merhametsiz bir ananın, kucağına yatmaya çalışan çocuğunu iteklemesi gibi itekliyor bizi herkesin gözü önünde. Amaç AB’yi kullanarak ülke içinde reform yapmaksa da başka yollar bulalım. Kolumuz kırılıp yen içinde kalmıyor. Herkes görüyor rezilliğimizi.

Haydi bitsin bu utanç!

Ümran
24 Haziran, 2007, Istanbul

BİR İNGİLİZ PARLEMENTERDEN İLGİNÇ YORUMLAR

Zavallı Türkler her yönden şassızlar. Müslüman inancının simgelerini yasaklasalar faşist; izin verseler köktendinci olacaklar.

Bir kez daha, Avrupa’lı politikacıların, Gladstone’un hos olmayan deyimiyle “Türkleri pılısı pırtısıyla, Avrupa’dan atmak” konusunda kararlı olduklarını görüyoruz. “Her türlü gelişmeyi – cumhurbaşkanı adayının eşinin baş örtüsü üzerindeki muğlak tartışmayı bile- Türkiye’nin AB için başvurusunu ertelemek için bir mazeret olarak kullanacaklardır.

Bir gün bize, Ankara’nın Kürtler için daha fazlasını yapması gerektiği söylenir, başka bir gün Kıbrıs konusunda yaygaracı olduğu, bir başka gün ise 1915 Ermeni katliamı için yerlerde sürünmesi gerektiği. Bütün bu itirazlar temelsiz değildirler, fakat Türkiye’ye diğer üyelerden ne kadar farklı muamele yapıldığını görmek çarpıcıdır. Hiç kimse Belçika’dan Kongo’da yaptıkları ile yüzleşmesini veya Fransa’dan Cezair için özür dilemesini istemez.

Ankara özellikle Kıbrıs konusunda mağdur durumdadır ve haklıdır da; Kıbrıs’lı Türkler AB’nin birleşme teklifini oylayarak kabul ettiler, fakat ondan beri izole edildiler; Kıbrıs’lı Rumlar red oyu verdiler, fakat kucaklandılar. Bazı Türk korkulu tartışmalar tamamen aptalca. Geçen ay AB Parlementerleri Ankara’ya, politikaya daha fazla kadın sokmaları konusunda efelendiler- Türkiye ilk kadın başbakanını 14 yıl önce seçmiş olmasına ve 27 AB üyesinden sadece 18 tanesi bu güne kadar bir kadın tarafından yönetilmiş olmasına rağmen.

Sorun, Brüksel’in gerçek itirazını net olarak ortaya koymaması- ki o da basit olarak çok sayıda Türk nüfusun olmasıdır. Yeniden ısıtılmış AB anayasasına göre oy ağırlıkları nüfusa göre belirleniyor. Türkiye hali hazırda Almanya dışında tüm ülkelerden daha büyük, ve Avrupa küçülürken Türkiye artıyor. AB liderleri, kıtalarının liderliğini iddialı, vatansever Müslüman bir millete teslim etmemekte kararlılar: Biliyorlar ki bu Avrupa federalizminin sonu olur.

Fransa ve Avusturya, Türkiye’nin kabulu konusunda referandum sözü verdiler, kamuoyu değerlendirmeleri de sırasıyla %70-80 “hayır” gösterdiğine göre, durum öyle olacak. Fakat hiç kimse bunu söylemek istemiyor. Ve böylece, Avrupa liderleri parmaklarini arkalarında çaprazlayıp (yalan söyleme işaretidir) ve er geç bir üyelikten söz ederken ve reformcu Türkler, üyeliğe hazırlık görüntüsü altında milli serbestleşme kriterlerini uygulabilmek için onlara inanmış gibi davranırken, bir sessiz sinema oyunu devam ediyor .

Baştan “hayır” denebilirdi. Türkleri bir on yıl daha süründürmek, dış politikalarını onları küçük düşürecek şekilde değiştirmeleri için üzerlerinde baskı kurmak, hukuk sistemlerini yeniden yapılandırtmak, 10,000 sayfa AB kuralını zorlamak ve sonra- /sonra/- onlara hareket çekmek çok daha kötü.

AB, korkuyle eşleştirdiği şeyi yaratma riskini alıyor: kapı eşiğinde dışlanmış bir Müslüman nüfus. Türkler geleneksel olarak bölgede bizim en güçlü müttefiğimiz oldular. Avrupa’nın cenahlarını önce Bolşevizme ve şimdi de İslamizme karşı 90 yıldır korumaktalar. Bundan daha iyisini hak ediyorlar.
Daniel Hannah, Muhafazakar Parti, Güney Doğu İngiltere Milletvekilidir

INTERESTING COMMENTS FROM A BRITISH MP
The poor Turks are damned either way. If they ban the symbols of Muslim devotion, they're fascists; if they allow them, they're fundamentalists.Once again, we see Europe's politicians determined, in Gladstone 's unhappy phrase, "to turn the Turk, bag and baggage, out of Europe ." They will seize on any development - even an abstruse row about the presidential nominee's wife's headscarf - as an excuse to defer Turkey 's application for EU membership.
One day we are told that Ankara needs to do more for its Kurds, the next that it is being obstreperous over Cyprus , the next that it should grovel about the 1915 Armenian massacres. Not all these objections are baseless, but it is striking to see how differently Turkey is being treated from other members. No one asks the Belgians to face up to what they did in the Congo , or the French to apologise for Algeria .
Ankara is especially aggrieved about Cyprus , and with reason: Turkish Cypriots voted to accept the EU's reunification deal, but have since been isolated; Greek Cypriots voted to reject it, but have been embraced. Some Turkosceptic arguments are plain silly. Last month, MEPs hectored Ankara about getting more women into politics - this despite the fact that Turkey elected its first female head of government 14 years ago, while 18 out of the 27 EU members have never been led by a woman.

The trouble is that Brussels won't come clean about its real objection which is, quite simply, that there are too many Turks. Under the reheated EU constitution, voting weights are to be determined by population. Turkey is already larger than every state except Germany ; and, while Europe is shrinking, Turkey is teeming. EU leaders are determined not to hand the leadership of their Continent to an assertive, patriotic Muslim nation: they know it would mean an end to Euro-federalism. France and Austria have promised referendums on Turkish accession and, since opinion polls suggest "No" votes of 70 and 80 per cent respectively, that would seem to be that. But no one wants to say so. And so the charade continues, with EU leaders crossing their fingers behind their backs and canting about eventual membership, while reformist Turks pretend to believe them so as to be able to carry out a measure of domestic liberalisation under the guise of preparing for membership. It would have been one thing to say "No" at the outset.

How much worse to string Turks along for perhaps another ten years, imposing humiliating foreign policy climbdowns on them, making them restructure their legal system, forcing 10,000 pages of EU rules on them and then - /then/- flicking two fingers at them. The EU risks creating the thing it purports to fear: a snarling, alienated Muslim population on its doorstep. Turk have traditionally been our strongest allies in the region. They guarded Europe 's flank for 90 years, first against Bolshevism and now against Islamism. They deserve better than this.
Daniel Hannan is a Conservative MP for South East England

Thursday, June 14, 2007

TURKIYE AVRUPA’DA ISIN NE?

Bu yaziyi alelacele, Turkce karakter bulmaya calismadan yaziyorum. Zira hakarete ugramis bir milletin bireyi olarak su anda kizginim.

Sayin Sarkozy “Turkiye’nin Avrupa Birligi’nde yeri yok” demis. Bak! Bak! Bak!! Merak edenler okusun baksin. Parcaladigi baska edebiyati tercume etmeye gerek yok. http://euobserver. com/9/24260/ ?rk=1 Ustelik galiba annesi de Osmanli tarafindan korunmaya alinmis bir Yahudi ailesinden. Nedir bilmem ama aksam haberlerde tavirlarini izledigimde hic de akli selim bir adam izlenimi uyandirmadi ben de. Ayrica Fransizlar’a tesekkur borcluyuz cunku acikca soyluyorlar niyetlerini ve dolayisi ile digerlerininkini. Saniyor muyuz ki diger ulkeler ayni fikirde olmasalar Fransa’ya bu sozleri soyletirler? Iyi polis, kotu polis basari ile oynaniyor. Biz hala onumuze konan uydurma sorunlari cozecegiz de iceri girecegiz diye gobek catlatalim.
Adam hakli da kardesim! O kadar gozumuze soktular, avaz avaz bagirdilar “sizi istemiyoruz! Siz Muslumansiniz” diye ama biz inatla kapilarinda dilenip rezil ediyoruz kendimizi. Neymis; standartlarimizi yukseltecekmisiz! Standartlarimizin yukselmesi gerektigini biliyoruzsak nereye yukselmesi gerektiginiz de biliyoruz demektir. Buna yapabilmek icin ille Avrupa tarafindan tokatlanmamiz mi lazim? Ustune bir de para veriyoruz ama her seyi cok bilen politikacilarimiz ve burokratlarimizin cogu Ingilizce konusamadigi icin verdiklerimizin karsiligini alabilecegimiz projeleri kaciriyoruz. Peki ne icin para odemis oluyoruz? Hakarete maruz kalip, rezil olmak icin!

Onsan sonra da “adamlar ilimli Islami destekliyorlar” diye saf saf siritip kendimizi bir is yapmis zannediyoruz. Basimizin uzerinde dolasmakta olan beladan haberimizin olmamasi icin ya cok saf ya da cok aptal olmamiz lazim.

Ille de bir birlige gireceksek bulalim baska bir birlik. Hatta kendi birligimizi yaratalim Turki Cumhuriyetleri ile. Avrupa ve Amerika onlari kanatlari altina almak icin cirpinirken bizim onlara arka donmemiz pek anlasilir bir durum degil. Tabii buyuk babamiz boyle emretmediyse!

Haydi artik vatani satmaktan, milleti rezil etmekten vazgecelim, yuzumuzu gercek dostlara donelim. Gercek dost bulamiyorsak da kendi kendimize yetmenin yollarini arayalim. Assagilandigimiz yeti gari!!

Adamlarin gizli mesaji acik “Turkiye Avrupa’da isin ne?”