Friday, September 11, 2009

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ?!

Bir kaç yıl önce içinde bulunduğum bir konu ile ilgili yapılan abartılı ve yanlış haberler sonrasında Türk gazetelerini nadiren okur oldum. Biraz önce de sel haberleri için bakayım derken Hürriyet'in kendilerine kesilen cezaya AB tepkisini dile getiren haberini acaba başka gazeteler de yayınlamış mı, yani bu haber acaba ne kadar gerçektir diye Milliyet'e bir göz atayım dedim. Bir baktım "Flash Haber" bölümünde "Türk doktorlar İngiltere'yi karıştırdı" diye bir başlık var. Şaşırdım çünkü son günlerde burada ortalığı karıştıran bir Türk doktor duymadım-ki her sabah 2 saat ve her akşam 1 saat BBC haberlerini izliyorum. Kaçırmam imkansız. Daha haberi açarken haberin içerigini tahmin ettim.

Taze bir habermiş gibi anlatılan bu konu 1 yıl öncesine aittir ve yine bir sabah BBC'yi izlerken duyup, söz konusu hastaneye ilk benim haber verdiğim bir durumdur. Yani bu kadar yakından biliyorum olayı. Üstelik BBC yaptığı hatayı anlayıp konuyu akşam haberlerine koymamıştır bile.
Gerçi bu konu gözüme yıllar önce de sokulmuştu ama o zaman bunu bir defalık bir hata sanmıştım. Bir gazete ile yaptığım röpörtaj bir kaç ay sonra başka bir gazetede ve değitirilerek yayınlanmıştı ve dolayısı ile verilen bilgiler o gün için doğru değildi. Araştırdığımda röpörtajı yapan gazetecinin, söz konusu gazeteye geçtiğini ve sayfa doldurmak için haberi biraz değiştirip yayınladığını öğrenmiştim. Adam fırçayı yedi ama iş işten geçmişti.
Yine Pizza Hut’da Insan Kaynakları Müdürü iken verdiğim bir röportajda Restoran Müdürü maaşları abartılı yazılınca c.v. yağmuruna maruz kalmıştık. C.V. toplamak güzel de, yanlış beklentilere ve sektördeki diğer yabancı firmaların telefonlarına cevap vermeye çalışmak hoş olmamıştı çünkü bu yanlış haberle pisyadaki ücret dengesinin zarar görme tehlikesi vardı.
Kimbilir bu gazeteler ve TV’ler baska kaç haberi böyle yayınlıyor ve kaç haberi abartıyorlar.
Bir süre önce Avustralya yapımı, bir Aktuel Haber programının perde arkasını konu alan bir dizi izledim. İlgilenenler için adı “Front Line”. Dizi, güldürme amacı ile biraz abartı taşısa dahi asıl amacı haberlerin nasıl kanalın amacına göre değiştirilip, saptırıldığını göstermekti. İşte bu dizi beni duyduğum ve okuduğum haberlerin arkasında neler dönüp de bize bu şekilde gelmiş olabileceği konusunda tekrar düşünmeye sevk etti.
Üstüne bir de, TV’lerdeki haber komedisi ile dalga geçen ünlü Amerikan shovu “The Daily Show With Jon Steward” izledim ve Amerikan halkının TV kanalları ile nasıl etkin olarak yönlendirilip uyutulduğuna tanık oldum. Olay öyle bir boyutta ki herhangi bir sağlık güvencesi olmayan 30 milyon Amerikan bile Obama’nın herkese ücretsiz sunulacak bir sağlık programına destek vermekte zorlanıyor çünkü kendilerine gelecek fayda sürekli perdeleniyor. Niye mi? Herkes ücretsiz sağlık hizmeti alırsa devleşmiş sigorta şirketleri para kazanamaz da ondan. Biz yine medyanın elinde henüz o kadar oyuncak değiliz, ama Amerika’da bu oyunu en iyi oynayan şirket artıkTurkiye’de de var.
Unutmayalım ki medya sansasyon yaratırsa ve kendi çıkarı doğrultusunda destek alırsa para kazanır. Onların da yapmaya çalıştığı bu, ancak biz de bunu böyle bilerek haberleri okur ve dinlersek yanlış yönlenmekten korunuruz. Artık gazetelerde okuduğum ve TV’de duyduğum her habere şüphe ile bakar oldum ve bu bakış hem beni rahatlattı hem de farklı bir bakış açısı kazandırdı. Düşünün kimbilir bu uydurma veya bayat haberler kimlerin hayatlarını nasil etkiliyor.
Bari eski haberi, yeni bir gelişme ile veriyormuş gibi yapın da bizi salak yerine koymayın.

Basın özgürlüğüymüş! Hah!