Thursday, December 24, 2009

LONDRA’DA NOEL

Haftalar önce mağazalar, caddeler ve evler süslendi. Halk çocuklarını alarak Noel süslemelerini görmek üzere caddelere çıktı. Leicester Square’e her yıl olduğu gibi mini bir lunapark kuruldu. HydePark’da bir Winter Wonderland (Kış Hayal Dünyası) açıldı. Son bir kaç haftadır yaklaşan Noelin şarkılarını dinledik sokaklarda. Noel için özel konserler, gösteriler düzenlendi. TV’lerde Noele özel programlar sıralandı.


Iki hafta önce Londra’nin en ünlü alış veriş caddeleri Oxford Street ve Regents Street araç trafiğine kapatıldı ,geleneksel olarak. Caddeler Noel şarkıları söyleyen ve yardım toplayan çeşitli gruplarla ve ürün tanıtımı yapanlarla doldu. Hatta bir yatak şirketi yatak bile koymuştu caddenin ortasına. Salvation Army bandoları Selfridges ve Fortnum and Mason mağazları önünde çalıyorlardı.

Ünlü oyuncak mağazası Hamleys’in önünde öyle uzun kuyruklar oluşmuştu ki, müşterileri gruplar halinde içeri alıyorlardı. Şaşmamak lazım çünkü aylar öncesinden bu Nole’de mağazaların kriz dolayısı ile yeterli oyuncak stoğu yapmadıkları duyurulmuştu. Herkes çocuğunun istediği oyuncağı almakta kararlıydı.

Hediyeler alındı. Eşler hediyeleri birbirlerinden ve çocuklarından gizlice paketledi ve Noel ağaçlarının altına yerleştirdiler. Postalar yoğun çalıştı ve uzak diyarlardan hediye paketlerini bekleyenlere ulaştırdılar. Milyonlarca Noel kartı alındı ve postalandı.


Son iki hafta boyunca TV’lerde değişik Noel yemeklerinin nasıl pişirileceği üzerine programlar yapıldı. Bunların arasına tarihi Noel yemeklerinin eklenmesi de unutulmadı. İşyerleri ve arkaşdaş gurupları Noel yemekleri ve partileri organize ettiler.

Yine bu dönem ülkemizin İngilizce’deki adı Turkey’nin en çok kullanıldığı dönem. Her yerde hindi reklamları, hindi tarifleri, hindi sohbetleri ...

Londra bu yıl beyaz bir Noel bekliyordu. Londra’da nadiren kar yağıyor. Geçen hafta ortası başlayan karyağışı heyecan yaratmıştı. Kar haftasonu kesildi. Pazartesi akşamı tekrar lapa lapa yağmaya başlayınca umutlar arttı. Küçük yeğenimle postaneye gidip gelene kadar yerler bembeyaz olmuştu. Noel süslemelerine çok yakışacaktı ancak ertesi gün ince bir buza dönüşüp hayalleri yıktı. Şimdi güneşli bir Noel bekleniyor.
Tabii bu Londra’da böyle yoksa Britanya’nın pek çok yerinde tren seferleri felce uğramış durumda. Aynen bizim bayramlarda olduğu gibi uçak, otobüs ve tren seferlerinde aksamalar ve yollarda kazalar var. Euro Star bir kaç gündür anons yapıyor “bileti olmayan istasyona gelmesin. Bütün trenler dolu” diye. Haberlerde, ailesine ulaşmak için yola çıkıp yolda kalmış insanlarin feryatlarını izliyoruz.

Türkiye’de biz bayram tatilini bir yerde geçirmek için yollara düşerdik, ancak buradaki yolculukların çoğunluğu Noeli geçirmek için ailelere ulaşmak üzere yapılıyor. Dolayısı ile parçalanmış batılı aile inancımızı bir ölçüde yıkıyor.

Bu gün Noel arefesi. İş yerleri yarım gün çalışıyor. Bazı ofisler bu hafta hiç çalışmadı bile. Günlerdir geç saatlere kadar çalışan eşim de bu gün erken gelecek ama onun erken dediği saat yine akşam 18:00. Bu gün özel bir heyecanımız var; çok sevdiği Noel kekini bu akşam yiyeceğiz, çünkü yarın Noel yemeğine bir arkadaşa davetliyiz.

Yarın sabah Noel. Herkes sabah erkenden kalkıp hediyelerini açacak. Özel Noel kahvaltısından sonra bütün aile öğleyin Noel yemeği için toplanacak.

Yarın sabah biz de hediyelerimizi açtıktan sonra eşimin ailesini arayacağız. Ondan sonra da bizi almaya gelecek olan arkadaşımızla onlara Noel yemeği için hareket edeceğiz. Noel günü toplu taşıma çalışmadığı için geceyi de orada geçireceğiz.

Yarından sonra artık Noel ateşi sönmüş olacak. Ortalık hediye paketleri, hediyesini beğenen ve beğenmeyenlerle, yemek artıkları, şişmiş midelerle ve yeni umutlarla dolu olacak.

Thursday, December 17, 2009

İYİ GÜN DOSTU

Arkadaşım Zeliha kansere yakalandığında bazı keşifler yapmıştı arkadaşları ve kendisi ile ilgili. Etrafındaki bir çok sözde arkadaşı uzaklaştırmıştı hayatından. Çok güzel bir yorum yapmıştı “fark ettim ki” demişti “gerçek dost seninle sevinebilendir. Üzülmüş numarası yapmak çok kolay ama sevinme numarası yapılamaz. O nedenle hemen anlaşılır kişinin samimi olarak sevinip sevinmediği. Beni yıllarca aramayan sormayan insanlar hastalandığımı duyduklarında birden ortaya çıkıp ah vah etmeye başladılar. Benim onların acımasına değil moral desteğine ihtiyacım vardı oysa”.
Bu anlamlı saptama üzerine ben de çok düşündüm sonradan. Doğru ya bu tür insanlar zor durumdaki başkalarına sözde acıyarak aslında kendi iyi durumlarını kutlarlar, avunurlar. Karşılarındaki zavallının durumuna bakarak kendilerini güçlü ve verici hissederler. Bu da bir tür vampirliktir. Tabii bu herkes için geçerli değildir ancak kimin samimi, kimin yapmacık olduğunu üzüntü paylaşma meselesinde ayırd etmek gerçekten zordur.
Sevinç meselesine gelince iş biraz daha farkli bir renk alıyor. İnsanoğulları olarak bizler bir takım zayıflıklarla yaratılmışız ve tekamüle bu zayıflıkları yenerek yükselmemiz hedeflenmiş. Kolay bir iş değil tabii ki, çünkü içinizdeki bir kuvvete karşı mücadele ediyorsunuz ve bilinç altınız ne derseniz deyin bilincinizden çok daha güçlü.
Önce arkadaşlarınıza güzel bir haber verdiğinizi düşünün; bu terfi , ödül, evlilik, yeni bir ev, yeni bir araba, hamilelik, mezuniyet, egzotik bir gezi, v.s. olabilir. Hepimizin hayatında bu tür durumlar olmuştur. Arkadaşlarınız nasıl tepki gösterdi? Kaç tanesi sizinle samimi olarak kutlamaya ve kutlama organizasyonunda yer almaya girişti? Kaç tanesi sizi destekledi ve güç verdi? Kaç tanesi sadece tebrik edip geri çekildi? Kaç tanesi size konunun olumsuz yanlarını anlatarak sevincinizi kursağınızda bırakmaya çalıştı ve hatta sizden uzaklaştı? Kaç yıldır tanıdığınızı sandığınız kaç arkadaşınızda anlam veremediğiniz tutumlar gördünüz? Ve hiç ummadığınız kaç arkadaşınız sizin mutluluğunuzu paylaşmaya koştu?
Şimdi arkadaşınızın size yukarıdaki haberlerden birini verdiğini düşünün. Nasıl hissettiniz? Siz daha düşük bir pozisyondayken arkadaşınızın terfi etmesine, sizin daha bir eviniz yokken arkadaşınızın ev almasına, siz bebek diye yanarken arkadaşınızın hamile kalmasına, siz daha becerememişken arkadaşınızın iyi derece ile mezun olmasına, siz bekarken veya mutsuz bir evliliğiniz varken arkadaşınızın mutlu bir evlilik yapmasına gerçekten sevinebildiniz mi?
Bazıları çok ileri giderek sizi kararınız veya elde ettiğiniz başarının seviyesi ile ilgili olarak eleştirirler. Bazen bu eleştiri sizin sevindiğiniz olaya/kişiye/kuruma yöneltilir. Yeni terfi ettiğiniz pozisyonun aslında o kadar da önemli olmadığını duyarsınız. O kabul edildiğiniz okul da aslında çok iyi değildir. Aldığınız dereceye de pek fazla sevinmeyin çünkü çok daha iyisini başaranlar tanınmaktadır. Sevgili koca adayınız veya kocanız da aslında öyle matah biri değildir. Ya şişkodur, ya yaşlıdır, ya kısadır, ya keldir, ya fakirdir, ya da iyi bir işi yoktur. Sanki kendisi koluna takıp gezecektir. Siz çok mutlusunuzdur ama arkadaşınız sizin mululuğunuza kördür.
Bazen arkadaşlar birbirleri hakkında çok yüksek standartlar belirlerler birbirlerinin haberi olmadan ve bir taraf o standarda uymadığında akde vefasızlık oluşur.
Kısacası insanoğlu karşısındakinin sevincini, ya kıskançlığıyla ya da kendi kişisel değerleri ile ölçer ve ona göre tepki verir. Kıkançlık ve hayal kırıklığı çok güçlü duygular olduğundan sevinmiş rolü yapmak gerçekten zor hale gelir. Ne dersiniz? Var mı böyle hikayeleriniz?

18/12/09
Londra