Friday, August 21, 2009

KOCAMI NASIL YEDİRİRİM?

Çoğu kadının önemli sorunlarındandır çocuğuna nasıl yemek yedirecegi. Yemek derken sağlıklı, doğru dürüst gıdaları kasdediyorum. Ortalık da bu konuda akıl veren haberler ve uzmanlarla doludur da kimse kadınlara kocasına nasıl sağlıklı yemek yedirebileceği konusunda akıl vermez. Gülmeyin! Ciddi bir konu bu. Yok mu aranız da “yahu ne pişirsem de bu adam yese, yoksa hasta olup başıma dert olacak” diye düşünen?

Doğal olarak bu durumda hedefiniz ‘yesin de büyüsün’ değil, ‘yesin de hasta olmasın’. Dünyanın her yerinde erkeklerin sağlıklarına kadınlara göre çok daha az dikkat ettikleri bilinir. Bakın zaten en çok erkekler ölüyor. Hastalıktan öldüremiyorlarsa kedilerini, başka bir yolunu bulup ölüme koşuyorlar. İstatiklere göre de kocalar karılarından önce ölüyorlar. Eh ben de ömrümün önemli bir kısmını yalnız geçirmiş biri olarak hayatımın sonunda da uzun bir dönemi yalnız geçirmek istemiyorum. Evet! Evet! Biliyorum, kime ne olacağı belli olmaz, ama bu beni durdurmaz.

Adami multu etmekten öte bir şey bu. Ben sağlıklı olmasını hedefliyorum ama benim kocam sağlıklı beslenmemeye doğarken yemin etmiş gibi. Çerez türü mineral yönünden zengin gıdaları ağzına sürmez. Fasulye, mısır türü taneli şeylere hiç tahammülü yok. (Gitti benim caanım zeytinyağlı barbunyam, kısırım). Sulu soslu gıdalari sevmez.(Türlü, zeytinyağlı fasulye, sulu köfte camdan aşağı). Pilavla arası yok; zaten ben de sevmem. Makarnayı sevmez. Çorbanın belli türünü sever. Su içemez. Taze sebze ile arası yok. Allahtan bir kaç kaşık salata yiyebiliyor. Meyve derseniz hak getire.
Peki ne yer bu adam? Peynir ve margarine bulanmış ekmek... Yani benim, geniş bir kadın olsam, ‘akşama ne pişirsem’ derdim aslında yok. Her akşam önüne ekmek, peynir koysam bir gün şikayet etmez. Hani ‘damat kaynata toprağından olur’ derler ya, benimki de babamın toprağından olmuş. Babama da pilav ve yoğurdu her gün verseniz sesini çıkarmazdı ama o dağ gibi adam şimdi diabetik.

Aynı bir çocuğa yemek yedirmek için yapılan numaralara başvuruyorum resmen. Yemediği gıdaları çorba veya püre halinde çaktırmadan vermeye çalışıyorum ancak her zaman başarılı olmuyor. Fındık fıstık gıbı şeyleri gizli verme şansım sıfır. Bazen de hiç beklemediğim bir anda -ki bu ya yemeğe misafirlerimiz olduğunda ya da biz bir yerde misafir olduğumuzda oluyor- bakıyorum ağzına sürmeyeceği yemeyi kaşık kaşık götürüyor. Aynen bir çocuğa yapar gibi hiç tepki göstermiyorum; yeter ki yesin.

Böyle bir adamın vitamin de almayacağını tahmin edersiniz. Tabii beni tanıyanlar da eksik beslenmesini dengelemek için onun boğazından aşağı vitaminleri zorlayacağımı tahmin ederler. Tabletleri mızıldana mızıldana yutardı. Şimdi bir yolunu buldum ve çok mutluyum. Tesadüfen suda çözülen türden vitaminler aldım. Ona vermeyecektim ama yine de kendime bakıp onu ihmal etmiş olmayı vicdanım kabul etmediği için bir tablet ziyan etmek pahasına verdim. Sonuç? Bayıldı! Hayır gerçek anlamda değil. İçecek formunda vitamine bayıldı benim adam. Şimdi vitamin saatini dört gözle bekliyor. Artık ona nasıl vitamin içereceğimi bulduğum için çok mutluyum. Böylece su da içmiş oluyor. Bir taşla iki kuş! 

Vallahi şakası yok bu işin. Aynen böyle oluyor. Kocanız varsa çocuğa ihtiyacınız var mı?