Wednesday, November 15, 2006

ERKEK KARDEŞE ÖĞÜTLER

Sevgili kardeşim,
artık erkek olmaktan “adam” olmaya geçecek yaşa geldin. Ancak “adam” olmanın bazı sorumlulukları vardır ki bunun kurallarını belirleyenler genelde kadınlardır. “Adam gibi adam olmak” kolay değildir. Zaten kolay olmayanı yapmak da herkesin harcı değildir.

Adam olma yolunda işte sana kadınca öğütlerim;

-Sen sen ol, ama asla bir kadının ahını alma. Kadınlar anadır, ahları fena tutar.
-Bir kadına asla yalan söyleme (beyazlar sayılmaz). Yalanın yükü ağır olur. Erkekler bu yükü taşıyamaz ve bir gün üzerinden dökülür.
-Hiç bir kadının gururunu kırma, aşşağılama, arkasından konuşma. Beğenmediği kadınla evlenen ve bir daha arkadaşlarının yüzüne bakamayan çok olmuştur.
-Hiç bir kadına saygısızlık etme. Unutma annen ve kızkardeşlerin de kadındırlar.
-Elini bir kadının göz yaşına asla bulama. Bir gün kendi kızının göz yaşını silmek zorunda kalabilirsin.
-Kadınını her zaman toplum içinde yücelt. O senin diğer yarındır ve seni temsil eder. Ona yapacağın her bir saygısızlığı kendine yapmış olursun.
-Alsa kadınları gelgeç, tek gecelik bir macera olarak görme. Çalma kapıyı, çalarlar kapını!
-Beraber olduğun kadına niyetini iyi anlat. Anlar diye bekleme. Beraber olduğun sürece o kadın senin onu sevdiğini sanır ve umutlanır. Her kadının yüreğinde yola gelmez bir adamı değiştirme umudu vardır. “Umut vermedim ki” deme!
-Kadın bir erkekle onun değişeceğine inandığı için evlenir ama, erkek değişmez. Bir erkek ise bir kadınla onun değişmeyeceğine inanarak evlenir, ama kadın değişir. Kadının ardında kalma, geliş!
-Sırası geldiğinde, eşini yüzüne bakarak değil, gönlüne bakarak seç. Güzellik geçer, muhabbet kalır.
-Eğer bir gün ondan ayrılmak istersen, bunu cesurca yap. Korkakça kaçma!
-Hiç bir kadını, anlayacağını varsayarak arkanda soru işaretleri ile bırakma. Bir gün geri dönmek istersen o sorular hala seni bekliyor olurlar ve iyi bir cevap veremezsen hiç bir şansın kalmaz.
-Hiç bir kadına bir açıklama borcun olmasın.
-Ne olursa olsun asla el kaldırma ve kötü söz söyleme. Karşılaştığınızda yüzüne bakabilecek cesaretin olsun.
-Hiç bir kadının sende hakkı kalmasın. Eğer bir hemcinsimin sende hakkı kalırsa kendi hakkımı da helal etmem!

Unutma kadınını doğru seç. Kadın adamı rezil de eder vezir de!

Saturday, November 11, 2006

SAYGI, SAYGI, SAYGI!

Pazar akşamı “Sevgi Fısıltıları” adı altında düzenlenen Semazen gösterisine gittim. Organizasyonu “Dialog Society” adı altında Müslüman toplulukları kaynaştırma ve tanıtma amacı ile kurulmuş bir grup yapmıştı ve aralarında var gücüyle çalışan bir çok pırıl pırıl Türk genci vardı.

Aslında gösterinin hedef kitlesi yabancılar idi ama salona geldiğimizde karşımızda kalabalık bir türbanlı grubu bulduk. Türbanlılara karşı mıyım? Hayır! Karşı olduğum nokta, Mevlana’nın felesefesini bilmeyen ve sadece dönen dervişlerden ibaret sanan kişilerin Mevlana ile ilgili bir toplantı olduğunda sanki gitmek zorundalarmış gibi koşturmaları. Koştursunlar; bir şey demiyorum, ama hiç olmazsa oraya gelmiş olan bir avuç yabancıya karşı muhteremin hatırasına saygı gösteriyorlarmış gibi yapsınlar. “Gösteriyorlarmış gibi” diyorum, çünkü göstermiyorlar!

Düşünebiliyor musunuz, huşu içinde izlenmesi gereken bir ayine onlarca bebek ve çocuğun sokulduğunu!? Düşünemezsiniz değil mi? Adı üstünde “çocuk”! O eğlenmek, bağırıp çağırmak, koşturmak ister. Ne anlar çocuk Semazenlerin dönüşünden! “Niye sürekli aynı yöne dönüyorlar” diye merak eder. Hatta çocuk aklı ile baştan “bu adamlar ne yapıyorlar yahu” diye merakla izlese bile, “plak bir yerde takıldı” diye izlemeyi bırakır ve kendi kendine eğlence metodları bulur ki, bu da yaşı daha büyük olan izleyenleri çileden çıkarır. Mübarek bir ortamda kimse çocuklara laf edemez ama içinden de ana babasına küfürü basar, haklı olarak.

Bir de bebekler vardı. Yahu bir kac aylık bebeğin öyle bir yerde işi ne? Geçtim izleyenlere verdiği rahatsızlığı; yazık değil mi o sabiye, uyuması gereken bir saatte avaz avaz ses olan bir ortamda eziyet çekiyor? Akıllı işi değil bu! Hadi çocuğunu düşünmedin, peki kardeşim sana diğer izleyicileri rahatsız etme, dervişlerin konsantrasyonunu bozma hakkını kim verdi? Nedir bu saygısızlık, bu terbiyesizlik! Evet terbiye işidir bu! Saygı, terbiye ile gelir. Bilmeyeniniz varsa “terbiye” kelimesinin aslında “eğitim” demek olduğunu öğreniniz.

Organizasyonu yapanlar kreş bile açmışlardı ama kime!!! Bizim insanımızın çocuğu herkeslerinkinden kıymetlidir, öyle her yerde kalamazlar. İlle salonun ortasında milleti rahatsız edecekler. Hatta çocuk bahanesi ile sürekli içeri dışarı girilip çıkılarak daha fazla rahatsızlık yaratılacak. Düğün salonu ya orası!

Sunucu rica ediyor, “gösteri sırasında fotoğraf çekmeyin, flaşlar dervişlerin konsantrasyonu bozuyor” diye. İşte orada en önemli yanlışı yapıyor çünkü uyarı İngilizce. Oysa bizim topluluğumuzda İngilizce bilen sayısı çok değil, zaten bilse de kuralları sallayanların sayı çok değil. Neticede dervişlerin başlaması ile birlikte sanki “aman adamlara ışık tutun da düşmesinler” denmiş gibi flaşlar ardı ardına patlamaya başlıyor. En sonunda yanımdaki İngiliz arkadaş da dayanamayıp telefonunun kamerasına basıyor. Haklı, çünkü, ortada insanı çıldırtan bir ihlal var.

…Ve ben gösteriden insanımızın saygısızlığına, densizliğine küfür ederek çıkıyorum çünkü sadece dervişlerin değil benim de konsantrasyonum bozuluyor.

Rica ediyorum; kendinize saygınız yoksa bile karşınızdakine olsun!

AZGIN TEKE SENDROMU

AZGIN TEKE SENDROMU

Sayın Selahattin Duman “kırkından sonra azanı teneşir paklar” deyişine çok güzel bir açıklama getirmiş, komşumuz hayvanlar aleminden. Eee hayvanlar aleminden olması hiç garip karşılanmamalı çünkü erkek milleti cinsel dürtüleri söz konusu olduğunda bunların kontrol edilemezliğini belirtmek için “hayvani güdüler” olarak tanımlaktan adeta gurur duyar.

Sayın Duman özetle şöyle diyor (parantez içinde kendi yorumlarımı katıyorum araya);

“Besicilik yapanlar veya köyle ilgisi olanlar bilir.. Koyundu, keçiydi, sığırdı.. Etinden sütünden faydalanılan hayvanların erkeği pek makbul değildir..
…………………………………..
Erkeğin, yani boğa adayının huyu suyu dört beş yaşına kadar çekilir..
Ondan sonra cinsel açıdan zaptedilmez hale gelir (hayvan da olsa beyni aynı demek ki)..
……………………………
Keçinin erkeði olan "teke" ise hepsinden farklıdır.. On iki yıl
ortalama ömrü olan bu davar türünün erkeği cinsel açıdan çok aktiftir.. Nedendir bilinmez yaş yarıyı geçtikten (yani insan erkeğinde yaş 40 oluyor), hele dokuzu onu bulduktan sonra sürüdeki yavrulara musallat olur.. Yetişkinlere ilgi duymaz, kuzu dediğimiz yaştakilerle hissi ilişki kurmak ister..

Çoban milletinin kelime haznesi "üç yüz" sayısı ile sınırlı olmasa bu
teke davranışına mutlaka "erkek teke sendromu" gibi fiyakalı bir isim
takarlardı..
***
Insan türünün erkeğinde de bu haller vardır..

Temsil, otuz sene sakin sakin geçen bir evlilikten sonra bakarsınız ki adam; yaşına başına, hatta sosyal statüsüne uygun olmayan birine
Kaçmış (bunu sevdim. Hep kadınlar mı kaçacak!)..

Gözü bir şey görmez..”

Hah işte bu önemli! Şimdi kaç babyiğit erkek çıkıp da kendisine bir hayvana ait olan bir problemi yakıştırabilecek merak ediyorum. Sırası gelince insanın hayvandan farklı olduğunu, düşünebildiğini gerine gerine söyleriz. Öyleyse hayvana mahsus bu özelliği neden erkek milleti taşır da kadın milleti taşımaz? Veya neden bazı erkek milleti taşır bu özelliği de diğerleri uslu uslu devam eder yaşamına?

Bu durum aynı Pit Bultria cindi köpeklerin durumuna benziyor. Hayvanların kafasındaki minik bir kısa devre onları kontrol edilemez kılıyor. Ne oluyor sonra? Hayvanı vuruyorlar!! Erkeği de vuralım diyemiyoruz tabii. Ne de olsa o bir İNSAN, biraz hayvani nitelikler gösterse de….

Sayın Duman’a göre bu sendromu yaşayan erkeklerin büyük bir bölümü, ilk şiddetli krizden sonra kendine geliyor.. Araya giren "nasihat heyetlerinin" lafını dinleyip, evine geri dönüyor..
Ama komik olan bundan sonraki hal. Bakın nasıl tanımlamış;

“Artık ondan, evin kadınına da hayır gelmez.. Adam zenginse ailesi onu bir hayır kurumunun başına geçirir..
………..
Adam orta halliyse yeniden sosyalleşmesi zor olduğundan onu hacca
göndermekten başka çare kalmaz.. Hacca gider, evdeki karı niyetine şeytan taşlar, böyle deşarj olur..”

Bir de yuvaya asla dönmeyenler var. Onlar öyle arada kaynayıp gidiyorlar. Kötü yola düşüyorlar anlayacağınız. Yani biyolojik olarak kapanması mümkün olmayan yaş farkı görüntü olarak kapatılmaya çalışılıyor.

Özetle kadın cinsinin 15 yaşlarındayken yaptığını, olgun TEKE 40 yaşından sonra yapıyor!