Monday, June 30, 2008

STRES VE İMAN

STRES VE İMAN

İnternet yolu ile bana ulaşan aşağıdaki yazıdaki babanin ettiği sözü cok beğendim. Baba ‘strese girenin imanından şüphe ederim’ demiş. Bir tokat etkisi yaratti bende bu söz.

Hayatımda önemli değişiklikler yapma kararını almamda çok etkili olan bir sözü hatırlattı bana. 2003 yılıydı. O yıl, yıllardan beri beynimi kemiren kurumsal hayata veda edip, her şeye boşverip özgürlüğe yelken açmak ve kendi işimi yapmayı denemek arzusunu gerçekleştirme isteğim had safhaya ulaşmıştı. Stres yaptığım konu ise gelecek endişesi. Bir Türk için çok normal çünkü bizim geleceğimizin tek garantisi kendi kişisel emeğimizle yaptığımız birikimlerdir, eğer çok zengin bir aileniz yok ise. Avrupa’daki gibi devlete güvenerek sırt çantanızı alıp gezmeye gidemezsiniz. İşe artık tahammülüm kalmamış ama kendimi bir bilinmeze de atmaya korkuyorum. Ya olmazsa!? Ya çok kötü durumda kalırsam?!

Bilmeyenler için açıklamayı uygun görüyorum; Ingiltere’deki otel odalarında (en azından 5 yıldızlı olanlarda) mutlaka bir İncil bulunur. O zamana kadar hiç açıp bakmamıştım. O defa otel odasında dinlenirken İncil’li elime aldım ve bastan bir sayfayı açarak okumaya başladım ve bir cümleden sonra okumayı bıraktım çünkü aradığımı bulmuştum. Şimdi cümleyi harfi harfine hatırlamıyorum ama kabaca Hz. İsa takipçilerine şöyle sesleniyordu ‘şu sokak serçelerini görmez misiniz? Onlar endişe ediyorlar mı da siz endişe edersiniz? Onların ekmeğini veren tanrı sizin ekmeğinizi mi vermeyecek?’
Evet benim beklediğim cevap buydu! Tanrıya güven ve kendini ona bırak; ‘Onun her işinde bir hayır vardır’! Ben de öyle yaptım. O günden sonra bana bir rahatlama ve güven geldi. Artık gelecekten korkmamaya ve önüme gelenleri kendim için hayırlı görmeye başladım. O içimdeki güven gerçekten olayları lehime geliştirdi ve ben düşündüğüm tarihten önce işimdem ayrıldım ve hiç planda olmayan bir şekilde İngiltere’ye yerleştim. Hala kendi işimi yapmaya çabalıyorum. Yine stress yaptığım zamanlar oluyor ama kurumsal hayatta yaşadıklarımla kıyaslanamaz. Kazancım bıraktığım maaşımın kıyısından geçemez ama özgürlüğümün bedeli yok.

Bir de evlilik konusu stress faktörüydü. Bekarlığınız sadece sizin veya ailenizin değil tüm cevrenizin sorunudur Türkiye’de ve siz bu konuyu stress yapmaya mecbur edilirsiniz çünkü çok bilmişler bunu bir başarısızlık gibi önünüze serip sürekli hatırlatarak mutluluğunuza engel olmaya çalışırlar. Yıllarca yurt dışında çalışmayı istemememin ardında da ‘çevremi değiştirirsem artık hiç evlenemem fikri’ yatıyordu. En sonunda ‘yeter artık. Belki benim için bekarlık hayırlıdır. Allah’ın her işinde bir hayır vardır. Belki de evlenmemem gerekiyor. Öyleyse niye kendime stress yapıyorum ki?’ deyip omuzu silkip rahata erdiğimde eşimle tanıştım; hem de İngiltere’de!
Demek ki neymiş; yaratana güven gerisini merak etme sen!
:-) Baba çok güzel bir söz etmiş de oğlu manayı tam çıkaramamış gibi geldi bana. "Bir konuda sıkıntıya düşüyorsak Allah'ın o işi bizim lehimize çözeceğine veya Allah'ın bize o konuda yardım edeceğine inanmadiğimiz için imanımızdan şüphe edilir" deseydi babasının sözüne daha yakın olurdu gibime geliyor yoksa çoğunluk imtihan edildiği icin strese girmiyor, bu işi çözemediği veya çözemeyeceğini düşündüğü icin strese giriyor.

Yanılıyor muyum?

Stresle baş etme yöntemleri ile ilgili olaral Brahma Kumaris Derneğinin bu konudaki ücretsiz seminerlerini öneririm.

Umran
London 30 Haziran 2008

... ve işte size bahsettiğim yazı. Sait Beyin değindiği noktalar da stres yaptığımız konularda rahata ermemiz için geçerli sebepler veriyor ama inanan biri değilseniz sizin için üzgünüm. Aksi takdirde faydalı bulacağınıza inanıyorum.
--------------------------
Strese girenin imanından şüphe ederim!'Az' konuşan fakat 'öz'konuşan büyükler vardır. Babam da bunlardan biridir. Çok sık bir arada olamadığımız için benim için bu 'öz' konuşmalar daha kısa olur. Bir kaç yıl önce öyle bir laf söyledi ki sustum kaldım. Uzun süre kafamıniçinde dolandı söylediði cümle. 'Strese girenin imanından þüphe ederim!' demişti babam. Stresle ilgili kitaplar okuyan, zaman zaman 'stresle mücadele' konusunda seminerler veren biri olarak, cümleyi çok ağır bulmuş olsam bile,kafamın içinde cümle dönüp durdu uzun zaman. Yaşadığımız yüzyılın en önemli problemlerinden biri olan stres hakkında bu kadar kesin ve keskin bir ifade duymamıştım.Geçen yıl memlekette bir arkadaşla otururken hayatın sı kıntıları ve zorlukları konuşulmaya başlanınca bende kendisine stres ve stresle mücadele hakkında bildiklerimi anlatmaya başladım. Arkadaşım da benimle birikimlerini paylaşıyordu. Bir ara babamın söylediği 'Strese girenin imanından þüphe ederim!' lafını attım ortaya. Arkadaşım 'doğru bir cümle' dedi. 'Hatta bir insan stres yüzünden hasta olursa Allah o insana bunun hesabını bile sorar' dedi. * * * * * * * * *Stres, halkIn bildiği ve kullandığı anlamıyla, sıkıntıları kafaya takmak demektir. Sıkıntılar insanı mutsuz ediyor. Mutsuzluk insanı hasta ediyor. Kimisi hastalıklarla mücadele etmekten yoruluyor. Mutsuz ve hasta oluyor.Kimisi ailesiyle problemler yaşamaktan bunalıyor. Kimisi çocuklarıyla baş edememenin sıkıntısını yaşıyor.Kimisi maddi sıkıntılarla boğuşuyor.Kimisi çevresindekilerin kendisini anlamadığından dert yanıyor. Kimisi bir sevdiğini toprağa verince hayata küsüyor. Hayatta insanı strese sokan o kadar çok şey var ki. Herkes kendisine dert edecek bir sıkıntı bulabilir. Stresle iman arasında bir bağlantı var mı dersiniz?Sıkıntılarla dolu bir hayat denilince benim aklıma hep Peygamberler geliyor. Allah Peygamberlerin kıssalarını ayrıntılarıyla bize niçin aktarıyordersiniz? Okuyup, ibret almamız için deðil mi? Peygamberlerin hayatlarından yola çıkarak bazı sorular sormak istiyorum. Hz. Eyyüb'ü hastalıkla imtihan eden Allah, bizi de aynı imtihana tabi tutma hakkına sahip değil mi?Hastalığı kafaya takıp bunalıma giren insan 'Allah'ım beni niçin hastalıkla imtihan ediyorsunuz ki?' demiş olmuyor mu?Hz. Nuh'u oğluyla imtihan eden Allah, sizi evlatlarınızla imtihan edemez mi?Hz.İbrahim'i babasıyla imtihan eden Allah, sizi öz babanızla imtihan edemez mi?Hz. Lut'u eşiyle imtihan eden Allah'a, 'Beni niçin eşimle imtihan ediyorsun ki?' deme hakkına sahip olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?Hz. Yusuf'u kardeşiyle imtihan eden Allah, belki sizi de kardeşlerinizle imtihan ediyordur!Tüm peygamberlerin hayatları sıkıntı (imtihan) dolu olduğuna göre, bizim hayatımızda da bazı sıkıntıların olması hayatın bir parçası değil mi?Anne veya babasını kaybedince bunalıma giren bir insan Allah'a 'Benim annemi / babamı niye alıyorsun ki?' deme hakkına sahip olduğunu mu sanıyor?'En büyük acı evlat acısıdır!' denir. Bu acıyı yaşayan anne babalar 'Allah kimseye yaşatmasın!' derler. Alemlere rahmet olarak yaratılan Hz. Muhammed Mustafa'ya bile torpil yapmayan Yaratıcının, bize torpil yapmasını beklemeye hakkımızın olmadığını hiç düşündünüz mü? Beş defa evlat acısıyla imtihan edilmiş bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu bilmek zorundayız. 'Kardeşim onlar Peygamber, biz insanız' diye kimse itiraz etmesin. Peygamberler de bizler gibi üzülen, ağlayan, Allah'a sığınan insanlardı. Allah tarafından özel seçilmiş oldukları gerçeği 'insanı' acılara tepkisiz kalacakları anlamına gelmez. Bize düşen hayatı doğru anlamaktır. Unutmamalıyız ki, Peygamberlerine torpil yapmayan Allah, bize de torpil yapmaz.
* * * * * * * *
Stres ile iman arasında ki ilişki kafamın içinde uzun zamandır dolanıyordu.Bir okuyucum bana öyle bir söz gönderdi ki, o sözü okuyunca kafamıniçinde dolanan cümleler köşe yazısına dönüştü. Bu yazıyı da o güzel sözle bitirmek istiyorum. Çok sıkıldığınız zaman bu cümleyi hatırlayın. Hatta bana kalsa pano haline getirilip ev veya işyerinin duvarlarına asılması gereken bir söz.Bir gün dünyaya ait büyük bir derdin olursa Rabbine dönüp, 'Benim büyük bir derdim var!' deme, derdine dönüp 'benim büyük bir Rabbim var!' de.
Sait ÇAMLICA

1 comment:

Yunus Benli said...

Merhaba,
Uzunca bir aradan ve hayatınızdaki (belki de)en köklü değişiklikten sonra yeni bir yazınızı okumak çok güzel. Değindiğiniz noktaya stress açısından bakınca çok olumlu bulsamda biraz fazla kaderci bir yaklaşım olduğunu söylemeliyim. Ama yine de stressli bir salı sabahında bu yazının çok iyi geldiğini söylemeliyim! Ve iyi ki dün akşam değilde bugün sabah okumuşum diyorum. Eskilerin deyimiyle "taş gediğini buldu"
Sevgili eşinize ve size selamlar