Saturday, September 03, 2016

ŞİŞEDE DURDUĞU GİBİ DURMUYORMUŞ

Londra metrosundayız. Yanımda orta yaşlı bir çift oturuyor. Oturduğumuz andan itibaren adamın konuşmalarından rahatsız oluruyorum. Sürekli karısını azarlıyor ve sesinin ayarını kontrol edemiyor.

Alkollü olduğu ve her an şiddete döneceği o kadar bariz ki diken üstündeyim.

Kollarından ellerine kadar olan dövmelerden ve aksanından eğitim ve sosyal düzeyinin düşük olduğunu anlamak zor değil.

Dikkatimi eşimle beraber oynamakta olduğumuz "Scrabble"a vermeye çalışıyorum ama o kadar tedirginim ki, kulağım tetikte, konsantre olmakta zorlanıyorum.

Karısından birinin telefonunu istiyor ama telefondaki kişi bunu tanımayınca hem adama küfrediyor hem de karısına kızıyor yanlış numara verdi diye. Karısı, kocası kızmasın diye sakin olmaya çalışıp numaranın doğru olduğunu gösteriyor. Yine başarısız bir görüşme yapıyor adam. Telefonda konuşması bile karşısındakini döver gibi. Etrafındakilerin ve nerede olduğunun farkında değil. Kadına girişecek diye ödüm kopuyor. Nihayet kadın arıyor aynı numarayı ve istedikleri kişiye ulaşıyorlar. Adam öyle öküzce konuşunca karşıdaki da tanımıyor tabii. Neyse kadın kurtardı.

Karısının adına üzülüyorum. Adamı kızdırmamak için alttan alıyor. Kimbilir ne kadar utanıyor herkesin içinde.

Küçükken, sarhoş olup eşlerini döven komşularımızı duyardım. Annem babama yalvarırdı gidip ayırması için. Çok sevdiğim amcaların, yine çok sevdiğim teyzeleri dövüyor olmaları gözlemci bir çocuk için ciddi bir travmaydı ve o travmanın etkilerini hala taşıdığımı bir kez daha gördüm.

Atalarımız ne güzel söylemiş; meret şişede durduğu gibi durmuyor. Bilmiyorsan içmeyi, içmeyeceksin!!! Alkol haram değil de günde bir kadeh olsaydı o kadehin boyutu fıçı kadar olurdu şimdiye. 😜

- Posted using BlogPress from my iPhone

No comments: