Friday, October 21, 2016

BAHÇIVAN VE BEN

Bahçıvan beni bahçesine aldı. Muhteşem güzellikte bir bahçe bu. Akan sular; gölcükler; boy boy, çeşit çeşit ağaçlar; enfes kokulu, renk renk çiçekler; şarkı söyleyen güzel kuşlar; zıplayan tavşanlar;ağaçlara tırmanan sincaplar ve iştah kabartan meyveler var bahçede.

Çimenlerde yayılıp, çiçekleri koklayıp, ağaçların altında gölgelenirken, bu meyveleri yiyip, kuşları dinlemek istiyorum. Sonra bir anda bahçenin bazı bölümlerinde kurumaya yüz tutmuş bitkiler, temizlenmemiş yapraklar görüyorum. Bazı yerlerde asalak otlar almış başını gidiyor. Böyle giderse bahçeyi yok edecekler. Bir an duraksıyorum. Ne yapmam lazım?! Bahçıvan beni buraya bahçenin keyfini sürmeye mi yoksa bahçede çalışmaya mı gönderdi?

Bu çelişki içinde bahçenin ortasında olduğum yerde duruyorum. Bir taraftan karşımdaki muhteşem manzaraya bakıp mutlu olup, bir taraftan da yardım bekleyen yerleri düşünüp üzülüyorum. Ayağım ne tam olarak ileri, keyif mahalline gidiyor, ne de geri, iş mahalline. Bir kaç ot yolup, bir kaç bitkiye su verdikten sonra düşünüyorum yine "bahçıvan beni bahçeye niye aldı? Keyif sürmeye mi, bahçeye bakmaya mı?".


- Posted using BlogPress from my iPhone

Location:London,United Kingdom

No comments: