Friday, December 15, 2006

TEMCİD PİLAVI ERMENİ SORUNU

Ermeni sorunu 100 yıldır önümüze sürüle sürüle temcid pilavına döndü. Şimdi de Avrupa Birliğine girmemize bilmem kaç kala girmememiz için tekrar alevlendiriliyor.
Türk vatandaşları olarak, sadece ülkemiz için değil insanlık tarihi için de bu aldatmaca hakkındaki gerçekleri bilmek görevimiz.

Konunun uzmanlarından Prof. Türkkaya Ataöv gecen hafta Londra’da bu konuda bir konferans verdi ve bilgi dağarcığımızı besledi. Sayın Ataöv’ün ısrarla altını çizdiği nokta bu konuda karşı tarafın önüne resmi belgeler sunulduğunda o belgelere bakılmadığı. Bu da önemli gerçeği destekleyen bir unsur, çünkü batılı ülkelerin bu sorunu körüklemesinin ardında bu sorunu çözme niyeti yatmıyor. Onlar da Ermeni iddialarının gerçek olmadığını ve bir mahkeme veya araştırma grubu kurulursa gerçeğin hemen anlaşılacağını iyi biliyorlar. Bu nedenle de Türkiye’nin bir araştırma komisyonu kurulması önerisi ısrarla red ediliyor.

Sovyet-Ermeni devlet adamı B.A. Boryan, 1928’de yayınlanan araştırma kitabında I. Dünya Savaşı'nın, esas olarak Osmanlı ülkesini paylasmak amacıyla çıktığını ve büyük devletlerin bu amaca ulaşmak için bağnaz milliyetçi Ermeni örgütlerini kışkırttıklarını belirtir. Taşnaklara ve kontrolü altındaki Ermeni kitlelerine iki misyon biçilmiştir. "Ermeniler, cephe gerisinde ayaklanma çıkararak Türk ordusunu zaafa uğratacak ve Ermeni gönüllü birlikleri aracılığıyla Türk ordusunun savunma hattını yararak Rus işgalini kolaylaştıracaklardır."

Osmanlı devletinin ölmekte olduğu söylenince onlar da yeni efendilerine yaranmak üzere onların ellerinde maşa oldular. Yüzyıllar boyunca Türk ve Kürt toplumu ile barış içinde yaşamış olan ve Osmanlı devleti tarafından Millet-i Sadıka (sadık millet) olarak adlandırılıp devlet kademesinde görev verilip, korunmuş olan Ermenilerin birden komşularına saldırmalarının başka bir sebebi yoktur.

1926 yılında yayımlanan Büyük Sovyet Ansiklopedisi; Ermeni sorununu şöyle tanımlıyor: "...Büyük devletlerin Türkiye'de merkezkaç kuvvetleri destekleyerek, Türkiye'nin zayıflatılması ve daha kolay sömürgeleştirilmesi amacına hizmet için yaratılmıştır."

Boryan, "Taşnak Ermeni çetelerinin kadınlara, çocuklara, yaşlılara karşı hareketleri, onları kullanan Rus komutanlarını bile dehşete düşürmüştür" diyor.

O dönemde payına doğu Anadolu düşmüş olan Fransa, Türklerin başarılı savaşı ve Rusya’daki ihtilal sonucunda emeline ulaşamamış ama bu yenilgiyi de hiç bir zaman unutmamıştır. Hala aynı bölgeye hakim olma emeline sahiptir ve bu ancak Türkiye’yi doğusunda zayıflatıp toprak kaybına sebep olarak olacaktır. Bu planda Ermenilere bir fayda sağlamak aslında söz konusu değildir. Asıl hedef Türkiye’yi zayıflatmaktır. O nedenledir ki uluslararası platformlarda alanındaki en saygın uzmanların bile görüşleri kulak ardı edilmektedir.

Bu gün bu sorun çözülürse yarın karşımıza başka bir sorun çıkacaktır. Buna hazırlıklı olmak gerekir. Belki de kendimizi sivil topluma iyi anlatıp, onların gözündeki Türk ve Türkiye imajını değiştirebilirsek daha başarılı oluruz.

O nedenle temelde her Türk vatandaşının doğrusunu bilmesi gereken ve bize karşı kullanılan bir kaç yanlış iddia ve cevapları, Prof. Ataöv’ün söylediği gibi şunlardır;

1. Türkler Anadolu’yu işgal ederken Ermenilerle savaşmışlardır: Hayır! Türkler Anadolu’ya girdiklerinde Bizanslılarla savaştılar ve o bölgenin idaresini ele aldılar. Ermeniler o dönemde de Bizanslıların egemenliği altında yaşıyorlardı. Sadece bağlı oldukları yönetim değişti.
2. Türkler Ermenileri Anadolu’ya dağıttılar: Yanlış! Ermenileri Anadolu’ya dağıtan Bizanslılardı. Osmanlı idaresinde de istedikleri yere gitmekte serbesttiler.
3. Türkler ve Ermeniler yüzyıllar boyunca savaşmışlardır: Hayır! 7 yüzyıl boyunca hiç bir sorun yaşamadan barış içinde yaşadılar, ta ki Rus silahları ve altını gelmeye başlayana kadar.
4. Rusya ve Fransa asla özgür bir Ermenistan istemediler. İstedikleri kolayca kontrol edebilecekleri Hristiyan bir azınlıktı.

İddialardaki ölen Ermeni sayısı gittikçe de artmaktadır. En son 1.5 milyon olduğu iddia edilmiştir. Tarihçiler o dönemde yaşayan Ermeni sayısının zaten bu kadar olmadığını bildirmekteler. Kaldı ki göçe zorlananların çoğu yerine varmıştır. Oysa savaş sırasında Omanlı egemenliği altından çıkmaya başlayan ülkelerden göçe zorlanan Türk ve Müslümanlardan 11 milyonu yollarda ölmüş, öldürülmüşlerdir. Ancak Atatürk’ün yeni Türkiye’yi kurarken geleceğe bakma hedefi nedeni ile geçmişe bir sünger çekilmiş ve bu kayıplar savaş kaybı olarak kabul edilmiştir ki doğrusu da budur.

Açık olan şu ki; amaç Ermenilerin hakkının korunması filan değildir, amaç Türkiye’nin zayıflatılması ve Türk düşmanlığının körüklenmesidir. Niyeti bilelim ve cevabımızı hazır tutalım.

Londra
26 Kasım 2006

No comments: