Thursday, October 05, 2006

Bir aşk hikayesi

BİR AŞK HİKAYESİ

Seviyorum seni!!
Hey! Duydun mu beni?!!
Seviyorum, dedim seni!

Adam sen de!!!
Sen beni ister sev, ister sevme!
Sen beni sev diye sevmedim ki ben seni.
Seni, SEN oldugun icin sevdim.

Ne boyunu, ne posunu,
Ne kaşını, ne gözünü…
Ruhundan akan ışığını,
Gönlündeki tomurcuğunu sevdim.

Diyemem ki sana, sev beni!
Sen sevmesen de beni,
Seveceğim ben yine seni.
Çünkü,
Kendim seçtim sevmeyi seni!

Yüzünü iyice yüzüme yaklaştırdı ve dikkatle incelemeye başladı. “seni iyice tanımak istiyorum” dedi. 81 yaşındaydı ve gözleri artık gözlüğe rağmen çok az görüyordu.

Ertesi gün kapıyı yine o açtı. Bana “hoş geldin” diye sarılırken kulağıma “ben sana aşık oldum” diye fısıldadı. Şaşırmıştım. Ben mi yanlış duymuştum acaba. Eşi sadece bir kaç metre ötemizdeydi. Nasıl böyle bir şey söyleyebilirdi. Yanlış anladığıma hükmettim ama sohbetimizde sürekli yinelendi bu söz. Bir yaşlıya olan saygım ve böyle bir şeyin olamayacağına olan inancım bana yanlış algıladığımı kabul ettirmeye çalışıyordu. Sanırım bu halimi keyifle izledi ki bir süre sonra “sana aşık oldum diyorum farkında değil misin?” dedi. Dehşetim daha da arttı. Ben onun bilgisinden faydanlamayı isterken bu sebepten ondan uzaklaşmak zorunda mı kalacaktım?

Güldü “sen de benim seni gördüğüm gibi görseydin kendini, sen de kendine aşık olurdun. Şimdi ben seni sevdim diye senin de beni sevmen gerekmiyor. O benim seçimim. Ben seni sevmeyi sectim. Sen beni sevmezsen ben seni sevmekten vazgeçecek değilim. Bir zamanlar Amerika’lı bir aktriste aşıktım. O hic bilmedi tabii. Zaten bilmesi de gerekmiyordu. Öldüğünde arkasından dua etmiştim”.

İşte o zaman gerçek önüme serildi. Bu hayatımın en büyük derslerinden biriydi. Ferhan amca ışığı arayan bir Mevlevi idi ve bana sufizmin önemli bir felsefesini açıklamıştı. Zihnimde her şey domino kartları gibi hızla hareket etmeye başladı. Birisi düğmeye basmış ve şifre çözücü harekete geçmişti. Sonuç hazmedebileceğim gibi değildi.

Öyle ya duygularımızı seçen bizlerdik. Sevmeyi, kızmayı, nefret etmeyi, mutlu olmayı hep kendimiz seçiyorduk ama kendi duygularımız için hep başkalarını sorumlu tutmak gibi anlaşılmaz ve bencilce bir tutumumuz vardı.

Birini çok seviyor ve duygularımıza aynı şekilde karşılık almayınca ondan nefret ediyorduk. Halbu ki o kişi demiyordu bize “beni sev” diye. Öyleyse kendi yaptığımız seçimden onu sorumlu tutmanın ve hatta ona bundan dolayı bir bedel ödetmenin anlamı neydi? Aşkına karşılık vermedi diye, sözde kendini seven kişiler tarafından canı alınanlar sevildiğine inanabilir miydiler?

Sevmenin çok başka bir boyutunu öğrendim ben o gün. Tanrısal bir nitelikti bana gösterilen ve ne kadar yol kat etmem gerektiğini dehşetle gördüm. İşte bu değerli dersi yukarıdaki gibi şiirleştirdim. Bu benim ona teşekkürüm oldu.

Huzur içinde uyu Ferhan amca.

No comments: