Sunday, October 08, 2006

TEK İLAÇ SU OLABİLİR Mİ?

Bazı bilim insanları önümüzdeki yüzyılda, hayatın dinamiklerini belirlemede suyun rolünün en az DNA kadar önemli olacağına inanıyorlar. Hayatın simyasının suyun kimyasında bulunduğu söylenebilir bu açıdan.

Dğnyanın % 70’ini kaplayan su aynı zamanda bitkiler de dahil olmak üzere yer yüzündeki tüm canlıların hücreleri %60 ila % 90 oranında su içeriyor. Bir insanın canlı bir hücresindeki her bir protein molekülü binlerce su molekülü tarafından çevrelenmiş durumdadır. Bu hücreler her canlının ana yapı taşlarıdır. O proteinlerin yeterli su ile çevrili olmadıklarını bir hayal edelim. Acaba neler olabilir? Tabii bunu daha iyi anlayabilmek için hücre yapısını ve bu yapının nasıl işlediğini iyi bilmek gerekiyor.

Yaşlandıkça vücudumuz daha fazla su kaybeder yani kronik olarak susuz bir beden oluruz ve hücrelerimizdeki su mitarı önemli ölçüde azalır. Sonuç olarak da bedenimizde suya ihtiyaç duyan her system zayıflar. Düşünün ki beynimizin %80’ı, kanımızın %90’ı su. Sindirim problemleri, eklem sorunları, sırt problemleri ve zihinsel dağınıklık başgösterir. Asidik atıklar birikmeye başlar ve bedenimiz başıbozukluğun ve hastalığın cirit attığı bir yer haline gelir. İşte bu noktada bir çok kişi çareyi ilaçlarda ararlar. Oysa buradaki tek care susuzluğu su ile gidermektir. Dokunun canlı kalabilmesi için en basit ve temel ihtiyacı sudur.

İşte burada yine nasıl bir su içtiğimiz önem taşıyor çünkü her suyun aynı ölçüde iyileştirme etkisi yok maalesef. Bazı işlem görmüş sular biyolojik olarak hemen hemen ölüdür, içinde hiç bir şey yaşamaz hatta bazı suların zararlı bile olabildiğini bazı çalışmalar gösteriyorlar. Canlı su hücreleri sulandırır, enerji verir.

Dr. F. Bathmanghelidj “Your Body’s Many Cries for Water” (Bedenizin Su İçin Haykırışları) adlı kitabında suyun vücüdumuzda hayatı devam ettirmede önemli rolü olduğunu belirtiyor. Örneğin beyinde üretilen komutlar sinir uçlarına su yolları kanalı ile aktarılıyorlar. Yeterli su olmadığında yani kronik susuzluk olduğunda astım, allerji, yüksek tansiyon, artrit, anjin, MS, depresyon ve daha fazla sayıda hastalık ortaya çıkmaya başlıyor.

Hiç kendimizi aldatmayalım! İçtiğimiz diğer sıvılar su yerine geçmiyor. Çay, kahve ve alkol gibi sıvılar vücuttan daha fazla su atılmasına sebep olurlar. Asitli içeceklerse sağlıksız asit üretirler. İnsan hayatının devam etmesi için bedenin 7.35 ile 7.45 gibi çok dar aralıkta bir pH seviyesini koruması gerekir. Asitli bir içecek mesela bir bardak kola (pH2.5) içtiğimizde bedenimiz derhal emniyetli seviyeye ulaşmak için uğraşır. 1 bardak kolanın normal asid seviyesine indirilmesi için 36 bardak su içmek gerekiyor. Ayrıca asitli içecekler yüksek oranda fosfat içerdiğinden beden dengeyi sağlamak için kemiklerden kalsiyum alıyor ve kemiklerimiz zayıflıyor. Artık hesap edin gerisini!

Sonuç olarak susuzluğumuzu giderecek tek madde sudur. Suyunuzu iyi seçin ve bol için! Hayatınız ona bağlı olabilir!


Umran Altunkaya
Londra, 09 Ağustos 2006

No comments: