Sunday, October 08, 2006

GENÇLİK İKSİRİ = SU

Hepimiz bebek gibi bir cilde sahip olmayı dileriz genç görünmek deyince. Bebek gibi! Çünkü bebekler bedenlerinde en fazla su barındıran yani henüz susuzluğu tatmamış insancıklardır. Öyleyse “su = gençlik” dememiz çok doğru olur.

Genç olmak sadece genç görünen bir cilt değil aynı zamanda sorunsuz çalışan organlar demektir. Yani sağlam kemikler, ağrısız eklemler, düz bir sırt, iyi çalışan bir kalp, sorunsuz bir sindirim sistemi. O nedenle yaşlanmayı durdurma çabamızı cildimize bakmakla sınırlamamak gerekir. Zaten diğer organlar sağlam olmadığında bu cildimize de yansır.
Geçen hafta bedenin susuz kalmasının bir çok hastalığın nedeni olduğunu yazmıştım. Aynı şekilde bedeni zorlayan ve yaşlanmasına neden olan faktörlerdir bunlar. Aşırı bedensel faaliyet, stres, bedende enerji üretimi, uzun süre et, kızartma, asitli içecek ve şekerli gıdalardan oluşan bir beslenme diyeti bedende asit ve tuz yüklenmesine neden olur. Beden bu fazla asit ve tuzu bir yerde depolamaya başlar ve yıllar geçtikçe biriken bu toksinler atılamadığı zaman hücrelerin etrafında birikerek hücrenin beslenmesini engeller ve hücre ya bozulur ya da ölür. Ölü hücrelerin etrafındaki hücreler de bozularak anormal hücre haline gelir ve beyin komutlarına cevap vermezler. Kendi başlarına hareket etmeye başlarlar ki bu da kanserin başlangıcıdır. O nedenle bedenin pH dengesini korumak çok önemlidir. Kan sistemimiz bizi Ph 7.35 ile 7.45 gibi dar bir alanda tutmaya çalışır. Kan asidi pH 6.9 seviyesine çıktığı anda komaya girme veya ölüm tehlikesi vardır.

Bu gün en çok tavsiye edilen koruyucu tedavi şekli günde 6-8 büyük bardak su içmektir ancak bu çözüm umduğumuz gibi işlemeyebilir. Eğer şehir suyu içersek bedenimiz bakteri, kimyasallar, kanserojen maddeler, parazitler ve ağır metallerin çöplüğü haline gelebilir. Canada Montreal’de yapılan bir araştırmaya göre tüm sindirim sistemi rahatsızlıklarının 1/3’ü şehir suyu içmekten kaynaklanmaktadır.

Artık kuyu suları bile güveli değil çünkü tarım ilaçlarından toprağa sızan kimyasallar suyu zehirlemekteler. Şehir suyuna katılan ve dişleri koruduğu öne sürülen Florur’ün bile aslında kemikleri zayıflattığı araştırmalarla kanıtlanmış durumda.

Bütün bu gerçekler ciddi bir su piyasası oluşturmuş durumdadır. Ortalık kaynak suyu satan markalarla kaynıyor. Peki bunlar ne kadar sağlıklıdır? Tartışılır! Piyasadaki suyu temizleyen ve yeniden canlandıran bir kaç sistemden biri Pi Water’dır. Pi Water (Hayat Suyu), 1964 yılında Japon bilim adamı Dr. Akihiro Yamashita tarafından keşfedilmiş. Şehir suyuna çok az miktarda ferric ve ferrius demir katarak sudaki klorü çözüp, serbest radikalleri azaltıp, büyük molekülleri parçalamayı başarmış. Böylece Pi Suyu insan bedeninin doğal tedavi gücünü desteklemek için gerekli bio-enerjiyi sağlar hale gelmiş. Pi Water’ın gelişmiş hali de PiMag Water yani manyetiklendirilmiş sudur.

Anlayacağınız gibi konu çok detaylı ve bana göre de çok zevkli. PiMag Water ile ilgili geniş bilgiyi internetten veya benden alabilirsiniz. Yaklaşık bir yıldır PiMag suyu içiyorum. Artık sular arasındaki farkı iyi anlıyor ve çok su içebiliyorum.

Umran Altunkaya
Londra, Ağustos 2006

No comments: