Sunday, October 08, 2006

SU’DAN BIZE MESAJ VAR - 2

Geçen hafta suyun düşünce ve duygularımızdan etkilendiğini ve dolayısı ile ona güzel duygular yükleyerek suyu barış elçisi gibi kullanabileceğimizi yazmıştım. Son satırda belirttiğim gibi her su ne yazık ki bu özelliğe sahip değil. Yani eğer bir hocaya gidip suya dua okutacaksaniz veya kendiniz okuyacaksanız şunu bilin ki okunacak suyun canli olmasi lazim.

Peki canlı su nasıl oluyor!? Dr. Emoto deneylerinde görmüş ki şehir suyu ve şişelerde aylarca beklemiş sular aynı tepkiyi göstermiyorlar. Yani bunlar bir tür ölü sular. Doğal kaynaklardan alınan ve hala canlı olan su etrafındakilerden etkileniyor. Aynı şekilde vücudumuzun da ihtiyacı olan canlı ve kaliteli su çünkü bedenimiz buna göre yaratılmış.

Doğadaki suyu incelediğimizde suyun yerin altına inip yerin üstüne çıktığını ve sürekli hareket halinde olduğunu görürüz. Su buharlaşıp gökyüzüne çıkıp, kar ve yağmur olarak yeryüzüne inerken ciddi bir temizlenme işleminden geçer. Toprağın altına inerken faydalı mineralleri emer, zenginleşir. Yeryüzünde dere, nehir ve şelale olarak akarken güneşin faydalı ışınları ile kutsanır ve nihayet bunların hepsini bize taşır-dı!! “Taşırdı” diyorum çünkü artık kaynağından su içme lüksümüz kalmadı.
Eskiden insanlar suyun olduğu yere yerleşirlerdi. Şimdi ise suyu yerleştikleri yere getiriyorlar. Yani su kendi öz kaynağından koparılıp bir havzada yaşamaya mahkum ediliyor. Vahşi bir hayvanın küçük bir kafese katılması gibi, hareketi kısıtlanan, besini kesilen su uykuya dalıyor ve bazen o uykudan uyanmıyor.

Özelikle şehir suyunu ele alırsak bu su kimyasallarla sürekli temizlenerek bize geri veriliyor. Aynı suyu tekrar tekrar kullanıyoruz. İçindeki hormonu temizlemekse neredeyse imkansız. Bir ara Thames nehrine akan kanalizasyondan suya karışan doğum kontrol haplarındaki östrojen hormonu nedeni ile erkek balıkların cinsiyet değiştirmeye başladığı açıklanmıştı. İçtiğimiz su da aynı su. Evimizde kullandığımız tüm su dezenfekte edilerek bize geri veriliyor. Çoğunlukla toprağı ve güneşi görmeden.

Uzun süre borularda ve havzalarda bekleyen bu su canlılığını yitiriyor. Aynı şekilde uzun süre şişelerde, üstelik de günele maruz kalarak bekleyen su canlılığını yitiriyor. Evet güneş su için iyi ama hareket eden, akan su için, duran su için değil.

İnsan bedeninin en önemli besin ihtiyacı olarak yaratılmış suyun yaratılış formülü böylece bozuluyor ve bedenimize giren bu su bedenimizi şaşırtıyor ve hücreler tarafından tam emilemeden çıkıp gidiyor.
Şimdi yine okunmuş suya bakalım. İyi dilekler yüklenen suyun bedenimizde güzellikler yaratmasını umarken bedenimizde calılığını yitirmiş, karakterini kaybetmiş bir sıvı dolaştırıyoruz. Su bile kendini biliyor. Neyden nasıl etkileneceğini biliyor. Su küçümsenemeyecek bir karaktere sahip olduğunu gösterdi. Artık biliyoruz ki bildiğimizden daha fazla sır içeriyor ve bir çok derdimizin çaresi sadece suda olabilir. Önümüzdeki hafta da buna bakalım.
Umran Altunkaya
Londra, Temmuz 2006

No comments: